Gerek siyasi tartışmalar
olsun gerekse toplumsal olaylara vermiş
olduğumuz tepkiler olsun değerlendirilme yapılırken en belirgin kavram olarak
"kutuplaşma" kavramı ön plana çıkmakta. Gazete ve televizyonlarda
kutuplaşma üzerine bol miktarda açıklamalarla karşı karşıya kalmaktayız.
Toplumda meydana gelen siyasi ayrışmanın neticesinde ortaya çıkan kutuplaşma
toplumsal dinamikler arasında tepkileri hem keskin hale getirmekte, hem de
toplumsal gruplar arasında anlaşmazlıkları zirveye taşımakta.
Hakim siyasi yapının toplumu on
yılı aşkın süreden beri değişime sürüklemesi ve bu değişime karşı olan ve
direnenlerin durduğu yer ise ağırlıklı olarak "kutuplaşma" durağıdır.
Zira toplumsal desteğin zor olduğu bir ortamda en iyi liman kutuplaşma limanıdır.
Orada gerçekleştirilecek savunma ve hücum acımasız ve sert olacaktır. Bu da
toplumsal dinamiklerin farklı yöne evirilmesine sebep olacaktır. Kutuplaşma
siyasette ahlaki kaygılara sebep olduğu
gibi seviyenin düşmesine de neden olacaktır.
Liderler partilerine gönül vermiş insanları sıkı tutmak için bu kavrama daha
fazla ihtiyaç duymaktalar. İktidar anlamında toplumsal destekten yoksun olan
partiler iktidara alternatif olamadıkları için, iktidar karşısında tutunabilmek
adına söylemlerini daha fazla sertleştirme yolunu seçmekteler. Bu mantık ise
küçük olsun benim olsun anlayışına yol açar ki, siyaseten bu topluma hizmet
etmez. Bu yolu tercih eden siyasetçinin derdi toplumdan ziyade iktidara yön
veren devlet adamı veya siyasetçilerdir. Zira bu yol siyasetçinin ve etrafının
kemikleşmesine neden olacağı için, derinliğine düşünme ve çözüm yolu arama yeri
buralarda barınmaz. Mesele devleti idare etmek değilse gündemde kalmanın en
kolay yolu ancak olması gereken değildir.
1 Şubat 2916 tarihinde
"kutuplaşma" üzerine araştırma
yapılmış. Karadeniz İşbirliği Fonu tarafından desteklenen Türkiye Kurumsal
Sosyal Sorumluluk Derneği tarafından yürütülen
"Türkiye'de Kutuplaşmanın Boyutları Araştırması'nın sonuçları açıklandı.
Araştırmada siyasi partiler, meydana gelen olaylar, siyasi partilerin sosyal
medyayı kullanmaları ve insanların seçim sonucunda neler hissettikleri gibi vb
sorular sorarak kutuplaşmayı bir nebze olsun açıklamaya çalışmaktalar.
Yapılan araştırmada belli bir
siyasi partiye yakınlık duyanların vermiş olduğu cevaplar ufuk açıcı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Türkiye partisi olacağız diyerek toplumun
karşısına çıkan HDP bugün %43,6 ile en uzak hissedilen parti konumunda. HDP'nin
izlediği politikaların toplumda karşılık bulmadığının göstergesi. Bugün
kutuplaşmanın temelini siyaset oluşturmakta. Yapılan araştırmada da gelecek on
yılda siyasi konularda ayrılıklar artacak diye cevaplandırmış ankete
katılanların %56,4'ü.
Siyasi
partiler arasındaki mücadelede ağır bir Ak Parti karşıtlığı görmemiz mümkün.
Hem iktidar partisi olması hem de devlet bürokrasisine hakim olmaya başlaması
ile birlikte muhalefet partilerinin birlikte hareket etme arzusunu ortaya
çıkardı. Ancak Güneydoğu'daki terör olayları ile birlikte siyasi parti
tabanlarında hareketlenme meydana geldi. Hem Ak Parti hem de MHP seçmeninin
yaklaşık %65'i HDP'yi kendilerine çok uzak görmekteler. Bu oranlarda hiç kuşku
yok ki iktidar partisinin terör ile mücadelede tavizsiz bir tutum içinde olması
ve çözüm sürecinde dillendirilen hatalara düşülmemesi yatmakta. HDP'nin
reddedilmesinin en önemli nedeni terör ile arasına mesafe koyamamasıdır. Hatta
destek vermesidir. HDP'nin bu tutumu toplumun belli bir kesiminde Kürtlerle
ilgili duygusal kopuşa da neden olmakta.
Bir
önemli nokta ise Kürtlerin kendini dışlanmış hissetmeleridir. Kürt
vatandaşlarımızın %24'ü toplumda saygı gördüğünü belirtmiş. Hiç kuşku yok ki bu
duygunun ortaya çıkmasına sebep terör olaylarıdır. Doğru veya yanlışlığı
tartışılır ama toplumun büyük çoğunluğu PKK terörüne destek olunmasından dolayı
Kürt vatandaşlarımız ile aralarına mesafe koymuş durumdalar. Bu çıtanın daha
fazla açılmaması için operasyonların en kısa sürede tamamlanması gerekir. Bunu
da sağlayacak olan orada yaşayan vatandaşlarımızdır.
Birincisi terör örgütüne destek olmayacaklar.
İkincisi ise terör örgütü elemanlarını ihbar edecekler.
Türkiye'nin içinde bulunmuş olduğu koşullar
gereği olmazsa olmaz sorulardan biri ayrılığa yol açan konulardır. Ankete
katılanların %39.1'i bu soruya Kürt sorunu olarak cevap vermiş. Vatandaşın
yaklaşık %50'si gezi olaylarına şüphe ile yaklaşmakta. İktidara karşı yapılan
bir hamle olarak görmekte.
Sevgili dostlar araştırma bize gösteriyor ki,
liderlerin beğenilme oranları ait oldukları partinin de geleceğini belirlemekte.
Liderin beğenilmesi aynı zamanda ona güven
anlamına da gelmekte. Bu liderler toplumun geleceğine yön vermeye devam
edecekler demektir. Nitekim en fazla beğenilen lider %47 ile sayın Erdoğan, %41
ile Davutoğlu, %16 Kılıçdaroğlu ve Demirtaş ile Bahçeli ise %10'lar
seviyesinde. Bu oranlar lider ile toplum arasındaki duygusal bağa da
yansımakta.
asimcezayirlioglu@hotmail.com