Irak ve Suriye’de ortaya çıkan güç
mücadelesi, bu bölgede çıkarları olan
ülkeleri harekete geçirdi. Bazıları terör örgütlerini bahane ederek
farklı isimler altında bu bölgede kalıcı olmak istiyorlar. Bazıları ise gizli
veya açıktan Esad rejimine destek vererek denklemde yer almaya devam ediyorlar.
İran gibi ülkeler mezhep kartını ortaya koyarak bu bölgede ağırlığını
arttırmaya çalışıyor. Irak merkezi hükümetinin İran ile mezhep temelli kurmuş
olduğu ilişki bugün herkesin malumu. İran'ın yıllardır sürdürdüğü mezhepsel
politikalar Irak'ta belli bir sonuç almış gözükmekte. Son olarak Irak merkezi
hükümetinin Başika'da bulunan Türk askerlerinin ülkeyi terk etmeleri
gerektiğine dair açıklamanın ardında İran etkisini göz ardı edemeyiz.
Sadece İran mı? ABD de bu yönde açıklama
yaptı.
Rusya ise Lazkiye'deki askeri
üssünü Akdeniz'e açılma kapısı olarak gördüğü için Suriye krizine sonradan
bodoslama girdi. Son uçak krizi ile hava operasyonlarına daha fazla ağırlık
vermeye başladı. Özellikle Türkmen bölgelerinin bombalanması bir anlamda uçak
krizinin rövanşı niteliğinde. Bu güç mücadelesine Rusya
ABD karşısında denge unsuru olarak ortaya
çıkmak istiyor. Buna ekonomisi ne kadar dayanacak zamanla göreceğiz. Rusya
güneyimizdeki krize müdahale ettikçe ABD ses çıkarmamakta. Rusya'nın her
hamlesi ABD için kayıp olarak yazılmakta. Ancak neden böyle yapıyor sorusu akla
geliyor. Ya gizli anlaşmalar var. Ya da bizim bilmediğimiz bir durum var. Belki
Obama son bir yılında riskli işlere girişme niyeti yok diyebiliriz.
Türkiye için en büyük sıkıntı ise
düşündüklerimizi yüksek sesle dillendirmiş olmamız. Bir de ABD'ye çok güvendik.
Halbuki uluslararası ilişkilerin çıkar amaçlı olduğunu bilmemiz gerekirdi.
Bırakın Suriye'de Esad'ın gitme stratejisini, içerde terörün taktik
değiştirmesi
sonucu şehirleri yeniden
kazanma derdine düştük. Hükümet çözüm sürecinde yol alınır umuduyla hareket
ederken, terör örgütü ise şehirlere yığınak yaparak günlerini geçirmiş. Peki bu
süreçte olan bitenlere karşı devlet ne yaptı? Sorunun cevabı ise bugün ortaya
çıkıyor.
Ortadoğu'da
ortaya çıkan bu güç mücadelesinde PKK ve
yandaşlarının terörü dağdan şehirlere taşıması, strateji değişikliğini ortaya
çıkarmakta. Güneydoğu'da ortaya çıkan hendeklerin nasıl ortaya çıktığına bakmak
lazım. Çözüm sürecinin terör örgütü açısından fırsata çevirme hamlesi olduğu
gün gibi aşikar. Bu süreç ile birlikte HDP'nin siyasi partiden ziyade PKK'nın
sözcüsü rolüne
büründü. Bağımsız
politikalar yerine Kandil'in söylemlerine göre hareket etmeye başladı. Nitekim
HDP milletvekillerinin yapmış olduğu açıklamalar bunları doğrular nitelikteydi.
Güneydoğu'da PKK'nın şehirlere inmesini Irak ve Suriye'nin içinde bulunmuş
olduğu durumdan bağımsız düşünmek yanlış olur. Bu bölgeyi dizayn etme derdine
düşenler PKK'nın savaş stratejisinde değişikliğe gittiler. Bugüne kadar Türkiye
terörle mücadelesini dağlarda verirken bugün paradigma değişikliği ile karşı
karşıyayız.
Gazze'de görmeye alışık olduğumuz
görüntüler artık kendi ülkemizde. Yani Güneydoğu'da. Terör örgütünü bu
paradigma değişikliğine iten güçlerin asıl amacı ülkemizin iç sorunlarla
uğraşırken Ortadoğu ile ilgilenmesinin önüne geçmek olmasın.
Ya da bu bölgede toparlayıcı, yön verici ülke
olmayı engellemek için
Güneydoğu'da
hendeklerin oluşturulması stratejisi ortaya çıkmış olmasın. Terör örgütü dağda
sadece silahla terör faaliyetinde bulunurken şehir insanına çok ihtiyaç
duymamaktaydı. Şehirde ise destekçilerinin daha açık hareket etmesi gerekmekte.
İşte bu nedenle Güneydoğu'da HDP'nin elinde olan belediyeler bu hendeklerin
oluşturulmasında araç ve malzeme desteği verdi. Ekranlarda görmüş olduğumuz içi
kum dolu yüzlerce çuvalı ve hendeklerin kazılması
organize olmadan, yani belediye desteği
olmadan yapılması mümkün değil. Hatta yollara döşenmiş olan mayınların üstünü
asfaltlama yaparak işi bir adım ileriye götürdüler. Güneydoğu'da tüm bunlar
olurken HDP bu duruma ne tepki verdi. Onlar hendeklerin kazılma sürecine ses
çıkarmadıkları gibi kapatılmasına da zımnen karşı çıktılar.
HDP ülkede Kürt sorunun çözümünde
bir fırsat olur gözü ile baktık. Siyaseti, demokrasinin kurallarına göre
harekete geçirerek otuz yıldan beri ülkenin kalkınmasında en büyük engel olan
terörün bitmesine katkı verir diye düşündük. Geldiğimiz noktada ise bırakın
çözüm önerisi getirmeyi, elini taşın altına koymayı, tamamen Kandilin
direktifleri doğrultusunda hareket etmeye başladı. Hatta hiçbir hukuk
devletinde olmayacak açıklama ve davranışlar içine girdiler. HDP demokratik
siyasete katkı yaparak çözüm üretmek yerine Ortadoğu projesini hazırlayanların
biçtiği rolü yerine getirme derdine düştü.
Sevgili dostlar İslam ülkeleri
arasında birlikteliği önlemek amacıyla hem mezhep farklılıkları zihinlere
kazınıyor. Hem de
batı nezdinde bir kez
daha İslamı kötü göstermek için Müslüman kimliği ile hazırlanmış DEAŞ veya IŞİD
terör örgütünü piyasaya sürerek bölgeye çöreklenmek istiyorlar. Peki bu bölgede
var olma mücadelesi veren ve en ufak olayda müdahil olma yoluna giden İsrail ne
yapıyor dersiniz. Gören var mı? Olan biteni balkondan seyrediyor olsa gerek.
asimcezayirlioglu@hotmail.com