TEKLİF YAZILARI / MEHMET
UÇAR
(mehmetucarcem@hotmail.com)
KARNE
12 Haziran Cuma günü on sekiz milyon
öğrenciye karne verildi. Karnelerle birlikte her öğrencinin çalışmasının
karşılığını aldığını da söyleyebiliriz. Bazıları içine bir türlü sindiremese de
karne bir aynadır ve mevcut durumu yansıtır. Karneyi beğenmeyen öğrenciler, notları
değiştirerek eve götürmek yerine düşük puanların nedenleri üzerinde yeterince kafa
yorarlarsa sonraki yıl daha da başarılı olabilir. Tıpkı öğrenciler gibi 'başöğretmen' seçmenin huzurunda yazılı
sınava giren siyasi partiler de geçen pazar karnelerini aldılar ve iktidarından
muhalefetine kadar her parti, dört yılın bir değerlendirmesini yapma imkânına
kavuştu.
7
Haziran 2015 genel seçim sonuçlarına
bakıldığında kuşkusuz en başarılı parti HDP. Daha önceki iki yasama
döneminde bağımsız olarak meclise giren ve grup kuracak sayıya zar zor ulaşan
bir hareketin bu seçimde parti olarak seçime girme kararı önceleri biraz
çılgınca bulunmuş ve %10'luk baraj nedeniyle iktidarın elini ovuşturmasına bile
yol açmıştı. Ancak gerek kendi performansı gerekse AKP iktidarına ders verme
eğilimindeki farklı seçmen kesimleri bunun en etkili yolunun HDP'ye ödünç
destekle olacağına hükmettiler. Ayrıca bu %100'ü aşan başarıda ırkçı bir
hareketten kitle partisine dönüşme eğilimi ile aday tercihlerinin katkısı da bir
kenara not edilmeli. Henüz iktidar ortağı olma olgunluğuna ulaştığı söylenemese
de HDP'nin mecliste yapacağı muhalefetin toplumun tüm katmanlarınca dikkatle
izleneceği aşikâr.
Seçimlerin
ikinci başarılı partisi MHP olarak değerlendirilebilir. 2011 Seçimlerine
göre %3'lük bir oran ve milletvekili sayısındaki artış seçmenin HDP'ye karşı
fren mekanizmasını devreye soktuğu izlenimini vermekte. Bu kısmi artış
özellikle İç Anadolu'da AKP'ye giden milliyetçilerin yuvaya dönüşü biçiminde de
okunabilir. Ayrıca ilk defa 'güvenlik teması'
dışındaki vaatlerin halkla ağırlıklı olarak paylaşılması ve aday tercihindeki
titizlik seçmen teveccühünün MHP'ye yönelmesinde etkili oldu. Kanaatimizce AKP ya da CHP, hangi parti
olursa olsun MHP'siz bir koalisyonu öyle kolay bir şekilde göze alamayacaktır.
Zira bu tür bir tercih, o partilerin daha da erimesine ve MHP'nin yükselişinin
devamına, büyük ihtimalle de bir erken seçimden birinci parti çıkmasına zemin
hazırlayacaktır. Bu analizi Sayın Devlet BAHÇELİ'nin de net bir biçimde yaptığı
seçim gecesindeki sıcak açıklamasının satır aralarında ve mimiklerinde
gizliydi.
CHP, onca somut vaatlerine nazaran
bir yandan HDP'ye kaptırdığı oylarla diğer yandan laiklik dışındaki ekonomik
söylemlerinin seçmenlerde henüz yankı bulmaması nedeniyle umduğunu bulamadan ve
zarar/kar hanesinde çok da bir değişiklik olmadan çıktı seçimden. 2011 Genel
seçimlerine kıyasla yerinde sayması CHP'nin toplumda ektiğini ilelebet
biçemeyeceği anlamına gelmemektedir. Ben
şahsen seçim sonuçları ne olursa olsun bu söylemlerin devamı etmesi halinde
CHP'ye dönük ilginin er geç artacağına inanıyorum. Özellikle geniş muhafazakâr
tabanda oluşacak güven duygusu ve geçmişe yönelik esaslı bir öz eleştiri CHP'yi
tabiri caizse küllerinden yeniden doğuracak ve merkeze hatta iktidara bile taşıyabilecektir.
Ancak özellikle AKP ile kurulacak bir büyük
koalisyonda halka verilen sözlerin yerine getirilememesi durumunda ise bu
olumlu havanın bereket getirmesi başka baharlara kalacaktır.
SP çatısındaki Milli İttifak ise aldığı bir milyona yakın oyla her zaman bir partiyi
yedekte bekletmeyi beceren muhafazakâr camianın işaret fişeği olarak ele alınmalıdır.
Kendi içinden çıkan AKP'ye 'turuncu kart'
gösteren seçmenin pekâlâ sonraki seçimlerde bu seçeneği değerlendirmesi
mümkündür. Yüzdelik dilimine ve aldığı oya bakılmaksızın bu çizginin
iktidarların faaliyetlerini denetlemek isteyenler açısından hayati bir değeri
var. Şu da unutulmamalı ki eğer MHP ile
bir seçim ittifakı yapılabilseydi seçim sonuçları hem MHP hem SP ve BBP hem de
AKP açısından çok daha farklı olabilirdi.
AKP'nin kuruluşundan ve 13 yıllık
iktidarından sonra yaşadığı bu ilk
yenilginin bir hezimet mi, yoksa bir uyarı mı olduğunun tahlilini yapacak
olanlara şunu söylemek boynumuzun borcu: Bu
millet 2002'de %34 ile 365 milletvekili; 2007'de %46 ile 341 milletvekili; 2011'de %50 ile 326 milletvekili verirken
şimdi neden bu böyle bir tercih yaptı? Üzerinde düşünülmesi gereken ana
tespit bu minvalde olmalı. Önceki seçime göre %10'luk düşüşün temel nedeni
hangi yanlışlardı? Elbette cumhurbaşkanının seçim sürecinde nükseden miting
düzenleme sevdası da ele alınmalı. Adil olan hiç kimse AKP iktidarlarının bu
ülkeye hizmet etmediğini söyleyemez; ancak özellikle ustalık dönemindeki başta hukukun devre dışı bırakılması ile israf ve debdebenin yanı sıra dinin siyasi
çıkar uğruna bu denli aşındırılması üzerinde yoğunlaşılacak hususlar
arasındadır. Kendilerine araba devrilmeden önce de uyarılarda bulunan birisi
olarak eğer isterlerse yüklü bir 'ev
ödevi' verebilirim; ama AKP içinde bunu yapabilecek kadrolar hala var. Yeter ki onlar iradelerinin ipotek altına
alınmasına bir kez olsun mani olabilsinler!.. Dost, acı söyler!..