Açılış Sayfam Yap   Sık Kullanılanlara Ekle   

   Anasayfa          Künye          Yazar Girişi         Sitene Ekle         Arşiv          Rss Listesi

İKTİDAR VE BASIN KAVGASI, PEKİ KİM HAKLI?
   
 

Ramazan Yıldırım ¬

Ramazan Yıldırım

 İKTİDAR VE BASIN KAVGASI, PEKİ KİM HAKLI?

İKTİDAR VE BASIN KAVGASI, PEKİ KİM HAKLI?
 Yazı Boyutu

 Tarih : 3.06.2015 - 00:34:41 


Değerli okurlar, Mayıs Ay'ı ,özellikle son haftası, çok hayati olayların yıldönümü aynı zamanda. Bir tarafta İstanbul'un Fethinin yapıldığı Ay olması, diğer tarafta, demokrasi tarihimize kara bir leke olarak geçen 1960 ihtilalinin yapıldığı ay olması.


İKTİDAR VE BASIN KAVGASI, PEKİ KİM HAKLI?

Değerli okurlar, Mayıs Ay'ı ,özellikle son haftası, çok hayati olayların yıldönümü aynı zamanda. Bir tarafta İstanbul'un Fethinin yapıldığı Ay olması, diğer tarafta, demokrasi tarihimize kara bir leke olarak geçen 1960 ihtilalinin yapıldığı ay olması.

Bir tarafta İstanbul'un Fethinin gerçekleştiği bir ay, diğer tarafta 27 Mayıs 1960 ihtilalinin yapıldığı bir ay. Durum böyle olunca, yazı yazacaklar için bir hayli bol malzemesi olan bir ay olsa gerek. Biz kısaca iki konuya da yani hem İstanbul'un fethine ve hem de 27 Mayıs 1960 ihtilaline yazımızın sonunda değineceğiz, ama öncelikle geçen haftadan yarım bıraktığımız basın iktidar ilişkilerine kaldığımız yerden devam edelim.

Değerli okurlar, geçen haftaki yazımda, gerek tek partili ve gerekse çok partili dönemde iktidar ve basın ilişkilerini kısmen de olsa özetlemeye çalışmıştım. Özellikle kısmen diyorum; zira Özal sonrası basın iktidar ilişkileri üzerine değinmemiştim çok fazla.

Tabi ki, basın iktidar ilişkilerini değerlendirirken özgür ve objektif bir basının bir ülke için ne kadar önemli olduğunun bilinciyle bu yazılarımı kaleme alıyorum.

Özgür ve tarafsız bir basın, bir toplumun nefes alma kanallarıdır adeta. Tarafsız ve objektif medya sayesinde ülkemizde ve Dünya'da olup bitenleri öğrenir ve yine o aldığımız haberlere göre fikir ve strateji üretiriz. Ülkelerinde ve Dünya'da olup bitenler hakkında sağlıklı bilgi alamayan ve aralarında sağlıklı bilgi akışı olmayan bir milletin fertleri de sağlıklı bir gelecek inşa edemeyecekleri gibi, her türlü yönlendirme ve operasyonlara da açık olurlar. Millet olarak bizler ve İnsanlık tarihi bunun sayısız Örnekleri ile doludur.

Basının, kısaca medyanın iktidarlar üzerindeki en bariz ve dramatik etkisine dair, yakın tarihimizde en somut örnekler 28 Şubat ve hemen öncesine dair olup bitenlerdir.

Kısaca olup bitenleri şöyle bir hatırlayalım: Refah-Yol Hükümet'ini devirmek için atılan o manşetleri, Sincan'da yürütülen tankların, nasıl da basın tarafından hangi algıyı oluşturmak için ne şekilde kamuoyuna servis edildiği, çıkan haberlere göre, sonraları bir uyuşturucu üreticisi olduğu öğrenilen Ali Kalkancı'nın Şeyh diye yutturulup nasıl da Islami kesim aleyhine kullanıldığı, yine basında çıkan haberlere göre, bir konsomatris olduğu sonradan öğrenilen ve kullanılmaya elverişli, hal icabı sonradan örtünen Fadime Şahin'in Aczimindi Şeyhi Müslüm Gündüz üzerine salınması ve Basının bu olup bitenleri hem Islami kesim ve hem de Refah-Yol Hükümet'i aleyhinde kullanması.

Yine yaz Kur'an kurslarında okuyan öğrencilerle ilgili ya da bazı öğrencilerin namaz kılmaları ile ilgili görüntülerin, operasyonlarına malzeme olması için nasıl kullanıldığı.

Pijamayla başbakan karşılanması, atılan manşetlerle insan hayatının hiçe sayılarak karartılan hayatlar, bir bakan ile meşhur bir köşe yazarı arasında geçtiği iddia edilen konuşmalar. Bir gazeteci ile, bir bakan arasında geçtiği iddia edilen kağıt karton pazarlığı ve daha neler neler.

Meşhur bir gazetecinin adeta bir bakana talimat verircesine, "Başbakana ana avrat küfret, ondan sonra en iyi sen olursun" tarzı telkinleri.

Özellikle kamuoyunu irtica paranoyası ile korkutup sağ iktidarların üzerine medya ayağıyla gidilmesi, kısaca medya ayağıyla hep topluma korku pompalanması.

Elbette ki, medyanın günahı yukarıda saydıklarımızla sınırlı değildi. Kısaca medya bu ülkede ya attığı manşetlerle iktidarları devirdi ya da iktidarları hizaya getirdi. Medyanın bu etkisinden de kurtulmak hemen hemen nerede ise imkansız gibi bir şeydi o zamanlar. Çünkü bu ülke ve kamuoyu üzerinde inanılmaz bir güçleri vardı.

Basının attığı manşetlerle bu ülkede kendi hesabına hangi kazanımları elde ettiği, ya da bu ülkeye neler kaybettirdiği apayrı bir yazının konusudur.

Neden Sayın Erdoğan ile Doğan Medya grubun arası bir türlü düzelmedi ya da iyi gitmedi? Taraflar arasındaki asıl sorun nedir?

 

Yukarıdaki sorduğumuz sorunun net bir cevabını bilmemekle birlikte, acaba Aydın Doğan bu ülkedeki basın ve yayın faaliyetlerini sadece kendi adına mı yürütmektedir? Acaba Hürriyet gazetesi gibi bu ülkede çok stratejik bir görev ifa eden bir gazete Doğan grubuna satılırken bizim bilmediğimiz başkaca pazarlıklar yapıl da mı? Sahi Aydın Doğan Medyası gezi olaylarının neresinde idi? Gezi olayları Almanya için ne ifade ediyor? Aydın Doğan'ın Alman Şirketleri ile ekonomik ortaklıkları var mı, varsa hangi konularda?

Neyse devam edelim, basın geçmişten kalan, yukarıda saydığımız alışkanlıklarını günümüzde de devam ettirmek istemiştir; yani Ak Parti döneminde de. Aslında basın ile Sayın Erdoğan kavgası ya da iktidar ile basın kavgasının asıl sebebi, bazı basın kuruluşları ve onların medya patronlarının eski alışkanlıklarını devam ettirmek istemeleri, yani iktidarlara ayar verme ve hizaya getirme hevesleridir. Ak Parti'nin ise Basının attığı Manşet ve haberlerle kendilerine Yön ve istikamet çizilemeyeceğinin bilinmesini istemesi idi.

Nitekim Sayın Erdoğan, Doğan grubunun patronu Aydın Doğan ile yaptığı bir görüşmeyi anlatırken, Aydın Doğan bana gelerek, " ben Sayın Demirel'le de çalıştım. Ben, Tansu Hanımla da çalıştım. Özal'la da çalıştım. Sayın Özal, medyayla da olmaz onsuz da olmaz, bana bunu söyledi. Tansu Hanım zaten bizlerle baş edemedi.' Dedim ki ben Doğma büyüme Kasımpaşalıyım. Bunları anlatınca ben, kendisine o zaman şunu söyledim: ' Aydın Bey, ben Doğma büyüme Kasımpaşalıyım. Şunu bilmeni isterim. Bizim Rabbimize verilecek bir borcumuz var, can borcumuz. Onun vakti saati, onda bellidir. Ama şunu bilmeni isterim. Hakkın olanı her zaman alırsın, ama hakkın olmayanı bizden öncekilerden aldığın gibi bizden alamazsın. Bunu bilmen lazım.'

Ne kadar enterasan bir diyalog değil mi? Bir tarafta Çillerin kendisi ile baş edemediğini söyleyen ve üstü örtülü hükümete aba altından sopa gösteren medya patronu, diğer tarafta ise, ancak hakkın olanı alırsın, bizden öncekilerden aldığın gibi hakkın olmayanı bizden alamazsın diyen bir başbakan.

Peki daha önceki iktidarlardan hakkı olmayan bir şey almış mıydı Aydın Doğan? Aldı ise nelerdi o aldıkları?

Acaba İktidar ile Doğan kavgasının asıl sebebi bir tarafın hakkı olmayana da sahip olmak istemesi, iktidar kanadının ise hakkı olmayanı vermek istememesinden mi kaynaklanmakta?

Evet mesele işte tam bu noktada idi yani Basın Medya Hakkı olanı mı alacaktı yoksa hakkı olmayana da talip mi ocaktı geçmiş dönemlerde olduğu gibi.

Bir tarafta "hakkı olmayana da talip" ve "eski alışkanlıklarını" devam ettirmek isteyen bir medya, diğer tarafta ise ancak hakkı olanı vermeye razı bir iktidar. Kim "HAKLI"sorusunu bile sormak herhalde fazlalıktan bir soru olacaktır herhalde.

Evet Doğan Medya bu sefer sert bir kayaya çarpmıştı. Bir taraftan hakkı olmayanı isteme cesaret ve yüzsüzlüğü, diğer tarafta hakkından fazlasını vermem diyen bir iktidar.

Anlaşılan o ki, 'benim cenazemi kiliseden kaldırın' diyen Ertuğrul Özköklü Hürriyet hükümete bir hayli diş bilemişe benziyor. Tabi ki bana neden cenazemi Kiliseden Kaldırın diye vasiyet ediyor Ertuğrul ÖZKÖK diye sormayın, ama yine de ben size söyleyeyim. Bunun cevabını bilmemekle birlikte tahminimce Kilisede Rahip Cemaata ' MEVTAYI NASIL BİLİRDİNİZ' diye sormasa gerek. Biz de öyle mi İmam Efendi soruyor Cemaata " merhum ya da merhumeyi nasıl bilirdiniz' diye.

Gazetesinin Ahmet KAYA hakkında " VAY ŞEREFSİZ" diye Manşet attığı Ertuğrul ÖZKÖK için acaba cemaat ne der acaba öldüğünde? Herhalde Sayın ÖZKÖK işi riske atmak istemedi de Kiliseden cenazesinin kaldırılmasını istedi. Zira attıkları manşetlerle öyle günahlara ortak oldular ki!

Evet malum zihniyet özledi o günleri" vay şerefsiz" , bir komutan dedi ki, "gerekirse silah kullanırız" üst rütbeli isminin açıklanmasını istemeyen bir komutan dedi ki, türü manşetleri özlediler, bizimkiler.

Evet eskiden genç subaylar rahatsız olurdu. Şimdi devir değişti. Medya Patronu ya da patronları rahatsız artık.

Savaş çok çetin ve acımasız. Bir tarafın muhakkak kaybedeceği bir savaş. Yani varlık ve yokluk savaşı. Bu çetin Savaşlar geçmiş dönemlerde yaşandı ve çok acı faturalar ödedi bu millet.

Allah'ın bu milleti bir daha o günlere döndürmemesini temenni ederiz. Çünkü Milletçe çok büyük faturalar ödedik ve ödemeye de devam ediyoruz.

BİR KAÇ CÜMLE DE FETİH VE 27 MAYIS 1960 İHTİLALİ HAKKINDA

İstanbul'un Fethi ile ilgili onlarca kitap yazılmış ve belki de binlerce makale kaleme alınmıştır. Biz Fethin nasıl yaıldığı, sebepleri ve sonuçları ile ilgili uzun uzun yazacak değiliz. Zaten o konularla ilgili bir sürü yazılan eser var.

Bize göre Fethin çok önemli dikkat çeken iki özelliği var. Birincisi 21 Yaşında genç bir delikanlı. Şöyle etrafımıza ya da kendi gençliğimize bir bakalım. Akıl alacak bir Hadise değil, günümüz şartlarında. Şimdiki gençliğin uğraşı alanı ve 21 Yaşında Fethi gerçekleştiren bir genç komutan.

Diğer yönü ise, günümüz moda Sloganı bizden adam olmaz denen bir milletin atalarının geçmişte nelere imza attıkları ve neleri başardıkları.

Rahmetli Menderes'in idamında en dikkat çekici nokta aslında 1940 ile 1950 arasındaki ABD'ne eğitim için gönderilen bizim çocukların geldiklerinde ihtilal yapmalarıdır. Yani ihtilalin ayak sesleri bir hayli uzaktan geliyordu.

 

Hoşçakalın değerli okurlar

 

Av. Ramazan YILDIRIM




Yazdır

Word'e Aktar

Yorum Ekle Tavsiye
 
1 2 3 4 5   Puan Yok  
 Kaynak :  Ramazan Yıldırım

 Kategori  SİYASET

2447 Kişi Tarafından Okundu.

Yorum ( 0 )   

Kayıtlı Yorum Bulunmuyor.

 

 Bu Yazara Ait Diğer Yazılar

ÜLKEYİ GEREN BİR CUMHURBAŞKANI: TAYYİP ERDOĞAN

 21.07.2015

AK PARTİ'DE LİDER SORUNU MU VAR , BİR YAZARA REDDİYE

 5.07.2015

MİLLETİN BABALIĞINDAN DEVLETIN BABALIĞINA!

 22.06.2015

KANTARIN TOPUZU!

 10.06.2015

İKTİDAR VE BASIN KAVGASI, PEKİ KİM HAKLI?

 3.06.2015

KAVGANIN TARAFLARI KİM? BASIN KAÇINCI KUVVET?

 25.05.2015

SONLARI MENDERES GİBİ OLACAK!

 17.05.2015

TABİAT KENDİNİ YENİLEDİ YA İNSANLIK?

 5.05.2015

BİR YAZAR OLARAK, AK PARTİDEKİ GELİŞMELERİ NASIL DEĞERLENDİRMELİYİZ?

 28.04.2015

KARANLIK BİR TÜNELE AÇILAN KAPI, 17 NİSAN 1993!

 21.04.2015

EVET, BEN DE ORADAYDIM!

 31.03.2015

DÜNYANIN EN BÜYÜK MEZBAHASINDAYIM

 13.03.2015

AK PARTİ' DE TEMAYÜL YOKLAMASINI NASIL DEĞERLENDİRMELİYİZ?

 5.03.2015

NİÇİN YAZDIM VE NİÇİN BIRAKIYORUM?

 17.02.2015

AK PARTİ MUĞLA' DA KİM VEKİL OLMALI YA DA NASIL BİR VEKİL?

 10.02.2015

 
 
 

 

 Reklam

 Duyuru

 Reklam

 Köşe Yazıları

Ramazan Yıldırım

Ramazan Yıldırım ¬
ÜLKEYİ GEREN BİR CUMHURBAŞKANI: TAYYİP ERDOĞAN

Asım Cezayirlioğlu

Asım Cezayirlioğlu ¬
TÜRKİYE'DE "KUTUPLAŞMA"

Mehmet Uçar

Mehmet Uçar ¬
SURİYE SINIRIMIZDA NE Mİ OLUYOR?

Mesut Koç

Mesut Koç ¬
TERÖR VE BÖLGENİN AKIBETİ
 
 Reklam

 Ziyaretçi İstatistikleri
   
 Online : 8
 Bugün : 1100
 Dün : 706
 Toplam : 2072270
 Ip No : 3.147.69.213
     

 Reklam

 Reklam

 Takvim

Aralık 2024

Pts Sal Çrş Prş Cum Cts Pzr
1 2 3 4 5 6 7
8 9 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31
 

 Reklam

 
 Reklam

 Reklam

 Reklam

 Reklam

 Reklam

 Reklam

 Reklam

 Reklam

 Reklam

 Reklam






RESMİ İLAN |SİYASET |EĞİTİM |GÜNCEL |ASAYİŞ |TURİZM |KÜLTÜR-SANAT |SAĞLIK |EKONOMİ |SPOR | Gizlilik Politikası


 

   © Copyright - 2012- Fethiye Haber Merkezi - ANASAYFA - Tüm Hakları Saklıdır. 


Bu sitede

Çilem.Net Haber Yazılımı kullanılmaktadır.