80’li
yıllarda yapılanların ve darbenin birilerini iktidara taşımak için yapıldığını
86’lı yıllarda anladık diyordu bir konuşmacı. Sanırım İsmet Özel’di. Bir
televizyon programıydı hatırladığım kadarıyla. Bu cümleden sonra ülkemizdeki
olaylara hep şüpheci yaklaşmışımdır. Tek parti döneminin sonları ve Menderes’in
iktidara gelişi. Sonrasındaki yıllar ve Süleyman Demirel’in iktidar serüveni. Sebepler
kadar sonuçlar pek konuşulmaz ülkemizde. Sağlıklı bir şekilde tartışılmaz. 80
darbesi sonrası ve takip eden iki üç yıl içinde ülkenin hangi okyanuslara nasıl
yelken açtığını pek yazmaz kitaplar. Kenan Evren’in ölümü üzerine o döneme
ilişkin yazılıp çizileceklerde aynı minval üzere olacaktır. Tek kurtarıcı
kahramanlara bağlanıp kalmak kadar “tek suçlu” ilan ederek olayları buradan
değerlendirmek de meşhurdur güzel ülkemizde.
Şimdi
diyebilirsiniz ki, nerden çıktı bu diye! 28 Şubat dönemi ve sonrasını yaşamamış
olsaydık bu anlatılan masallara inanabilirdik diyebilirim. Toplumsal olaylarda
hep kuklaya bakıyoruz, kuklacı aklımızın ucundan bile geçmiyor. Cambazların
gösterdiği yöndeki kuşa baktığımız gibi. 27 Mayıs 1960 darbesi, 12 Mart 1971
muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi ve 28 Şubat 2007’de yaşananlar… Tüm
gerçekliğiyle hiçbir zaman tartışılamamıştır. Toplumun yönlendirilmek
istenildiği şekliyle kamuoyunda müsaade edildiği kadar tartışılır ve biter.
Bırakın bunları şu çok yakın geçmişte, 12 yıl öncesinin Irak'a asker
gönderilmesi ve yabancı ülke askerlerinin de Türkiye'ye gelmesini öngören 1
Mart 2003 Tezkeresi'nin TBMM Genel Kurulu'ndaki kapalı oturum tutanaklarına
bile hala ulaşamıyoruz. O dönemin sonuçları itibarıyla “çok önemli” oturumunda
milleti temsil görevi verilenlerin neler söylediğini kamuoyu 10 yıllık gizlilik
süresinin dolmuş olmasına rağmen nedense öğrenemiyor. Ve her nasılsa pek
kahraman araştırmacı, demokrat, şeffaf açık toplumcu bilmem ne vs. kimse bunun
sebebini dahi soramıyor. Geçelim, her nasılsa birilerinin tasfiye zamanı
geldiğinde günlerce gündemde kalır. Yazık ki, o zaman öncekilerde olduğu gibi
yine atı alan Üsküdar’ı geçmiş olur.
Kenan Evren her canlının
başına gelecek olan gibi ‘maddi’ olarak öldü. Kenan Evren zihniyeti ise; çeşitli
görünümlerle, fırsat buldukça masum milletin canına okumak üzere, hep var
olacak. Doğrudan asker görünümlü olabileceği gibi, sivil görünümlü asker olarak
ta çıkacaktır. Sivil demişken, fazla başımıza iş açmadan, İsmet Özel’in 1995
yılında bir TV programında yaptığı sivil tanımı ile bitirelim. “Sivillik bir
toplumun kendi değerleri başta olmak üzere maddî varlığını ciddiye almak ve
bunu kendisi ile özdeşleştirmek anlamı taşımalıdır. Dünya Sistemi’ne uyarlanma
meselesinde Türkiye’nin üzerinde oyun oynayan ve Türkiye’ye ait olmayan
güçlerin paralelinde hareket etmeyi kabul edenleri resmî sayalım isterseniz; ‘Bu
millet kendi başının çaresine bakabilir ve bakmalıdır’ diyenleri de sivil
sayalım.”
Yüz altı yıllık şu melanet oyunun tesirinden çıkıp
gerçeklerin farkına varabilmek umuduyla sağlıklı, huzurlu ve mutlu kalın,
hoşcakalın.
www.mesutkoc.com
*