TEKLİF YAZILARI / MEHMET
UÇAR
(mehmetucarcem@hotmail.com)
İŞSİZLİK ve EKONOMİK RAKAMLAR
Değerli okurlarım, Türkiye İstatistik
Kurumu (TÜİK) verilerine göre, gelişmiş ülkelerde temel işsizlik verisi olarak
kabul edilen tarım dışı işsizlik yüzde 12.9'a çıktı. Yani her yüz kişiden on üç
vatandaşımız fiilen işsiz durumda.
İşsizlik
Aralık’ta yüzde 10,9 ile son dört yılın zirvesinde gerçekleşti. İşsizlik Ocak
2011′de yüzde 11,1 olmuştu. Son yıllarda ekonomi ve yatırımlar yerine başka
mevzuların peşinden sürüklenen kamuoyu bu sertlikte bir inişi sanırım
öngörmüyordu?
Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2014
yılı Aralık döneminde 3 milyon 145 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise yüzde 10,9
seviyesinde gerçekleşti.
Türkiye İstatistik
Kurumu'nun son rakamları böyle diyor.
İşsizlik
oranı erkeklerde yüzde 10,2 kadınlarda ise yüzde 12,6 oldu. Elbette bu rakamlar
istatistiklere yansıyanlar... Kim bilir eve ekmek götüremeyen ve istatistiklere
geçmeyen ne kadar babamız/annemiz daha var.
15-24
yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı yüzde 20,2 iken, 15-64 yaş grubunda bu
oran ise yüzde 11,2 olarak gerçekleşti. En verimli yaşlarında
insanlarımız/gençlerimiz üretimin dışında tutuluyorlar. Oysa bu tablo hayra
alamet değil.
Atanamayan
bir bayan İngilizce öğretmeni Edirne'de yanına usulca sokulup biraz da mahcup
bir edayla Orman Bakanı'na 'Ben
hamileyim, vatana karşı görevlerimden birini yaptım; devlet de bana iş versin!'
diyerek haklı beklentisini aktarıyor. Bakan, kendisinin Milli Eğitim Bakanı
olmadığını söylemekle yetiniyor.
Diğer
yandan TL karşısında Dolar ve Euro'nun harareti söndürülemiyor ve aldı başını
gidiyor. Ekonominin uzmanları gizli bir devülasyon yapıldığında hemfikirler;
ancak oranında ayrılıyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı dahi açıklamalarında bir
finans krizden bahis açıyor.
Sokağa,
pazara iniyorsunuz ve her şey ateş pahası. Patates fiyatları tabiri caizse uçtu
ve halkın tek yiyecek maddesi olarak görüp temin edebildiği patateste de bazı
kara ellerin operasyon yaptığı konuşuluyor. Eti, muzu, biberi, turfanda sebze
ve meyveyi zaten konuşmak bile istemiyorum. Çünkü alanı var, alamayanı var.
Elektrik
fiyatlarındaki artışları takip etmekte hepimiz zorlanır olduk. Su faturaları
bir yıl öncesine göre yüzde yüz zamlı ve büyük şehir yasasının faturalar
dışında büyüyen ve halka yansıyan tarafını görebilene aşk olsun.
Petrolün varili, dünya piyasalarında 120
dolar seviyelerinden önce 50 doların biraz altına gerilemişti. Şimdilerde ise 66
dolar düzeylerinde seyrediyor; ama depoları fulleyebilene rastlayamıyoruz. Doğrudan ve dolaylı vergiler
nedeniyle dünyanın en pahalı yakıtını kullanmaya mecbur bırakılıyoruz.
Merkez
Bankası sürekli yıllık, orta ve uzun vadeli enflasyon ve faizlere yönelik
beklentilerini değiştiriyor. Değişen rakamlar ve yıllık büyüme oranları,
ekonominin ranttan üretime geçilmediği takdirde sürdürülebilir olmadığını net
olarak ifade ediyor.
AKP
iktidarlarında herkes gibi benim de güvenimi kazanan ancak farklı mihraklarca
çeşitli yollardan itibarsızlaştırılmaya çalışılan Sayın Ali BABACAN'ın ve
ekonomi yönetiminin son günlerdeki açıklamalarına kulak verdiğinizde daha evvel
teğet geçen ekonomik krizlerin bu sefer farklı olabileceğini kestirmek için
profesör olmak gerekmiyor.
Mızrak
çuvala girmiyor artık. Özelleştirmelerle, arazi rantlarıyla, mevcut ekonomi
yönetim tarzlarıyla yaşanan bu ekonomik tıkanmanın aşılması mümkün gözükmüyor. Ufukta
çözüm için yatırımların artması ve üretimin canlandırılmasından başka bir çıkar
yol yok. Yoksa bu işsizlik rakamlarını ve ekonomik göstergeleri de arayacağımız
günler uzak değil. Bunu anlamak için kâhin olmaya hacet yok; zira sokağın ateşi
yüksek ve geçim zorlaşıyor.
Özellikle
seçim zamanlarında geçim derdinin artması, insanları farklı vaatlerin peşine
takılmaya sevk ettiğinde, kaynak nerede,
türü sorularla halkı ikna etmenin zorlaşacağı da muhakkaktır. Madem kaynak
yoktu; o halde sergilenen müsrifliğin, israf ekonomisinin niye tercih edildiğini
sorması da yadırganmamalı vatandaşların. Halk çaresiz, yeni bir umut arıyor,
umudu kim verirse ona yönelmesi de kaçınılmaz oluyor. Biri yer biri bakarsa
daha ne olacaktı?