BİR YAZAR OLARAK, AK PARTİDEKİ GELİŞMELERİ NASIL DEĞERLENDİRMELİYİZ?

Değerli okurlar, şahsımızın da içinde bulunduğu bir süreç yaşadık; aday adaylığı süreci. Bu süreç 10 Şubat'ta müracaatların başlaması ve 20 Şubat'ta A.Adaylık müracaatlarının bitimi ile başlayan bir süreçti. Ak Partinin Muğla'da 34 tane aday adayı vardı. 34 aday adayından 10 kişi bayandı.

34 aday adayından Eski İl Başkanı, mevcut vekiller, eski vekillerimizden Seyfi bey ve üç bayan arkadaşımız teşkilat içi yapılan temayüle ve Ankara'daki mülakata katılmadılar.

Her ilçede yapılan aday adaylığı tanıtım toplantılarında, aday adayları kendilerini teşkilatlara ve partililere tanıtma ve anlatma fırsatı buldular. Biz de bu vesile ile parti teşkilatlarına, köy ve mahalle temsilcilerine kendimizi tanıtma fırsatı bulduk.

Aday adaylığı tanıtım toplantıları aynı zamanda yeni insan ve yeni yüzlerle tanışma ve kaynaşma fırsatı da doğurmaktadır. Bu anlamda şahsım için yeni kişiler ve yeni yüzler tanımak son derece önemli idi.

               İl ve 13 ilçe teşkilatları, ana kademe, kadın ve gençlik kolları, mahalle temsilcileri ve başkanları aday adaylarını dinleyip onlar hakkında kanaat sahibi oldular. Hatiplik, bilgi, vizyon, güvenilirlik, iletişim gibi konularda A. Adaylarını teraziye koydular. Bu arada Ak Parti ilk defa Sivil Toplum Kuruluşlarına da A. Adayları hakkında fikir ve görüşlerini sordu. Partinin bu yöndeki kararı son derece isabetli idi.

Muğla'da Ak Parti Adaylarının kimler olacağı belki hiçbir dönem bu kadar merak konusu olmamıştır diye düşünüyorum. Gerçekten de mevcut iki vekil A. Adayı, önceki İl Başkanı aday adayı, eski vekillerden Sayın Seyfi Terzibaşıoğlu aday adayı idi.

Gerçi 2011 yılında da 34 civarında aday adayı vardı ama bu dönemde de sayı bir hayli fazla idi.

Bu kadar çok aday adayı olması, siyasi bir boşluğun işareti mi yoksa aday adaylarının üst düzey özgüveni mi bu konuya bir başka yazımızda değinelim isterseniz.

Aday adayları büyük bir heyacanla aday sıralamasını, sıralamada olup olmadıklarını, var iseler kaçıncı sırada olduklarını merakla beklediler.

Her Allah'ın günü, özellikle 7 Nisan yaklaştıkça tahmini listeler havada uçuyordu. Bir şekilde herkes listenin bir yerinde oluyor ve sonra çıkarılıyor ve bir başka liste yayınlanıyordu. Özellikle bazı kaynaklardan sürekli yeni yeni listeler sızıyordu. Ak Parti Genel Merkezi ise, çıkan listeler ile ilgili hiçbir habere itibar edilmemesi konusunda komuyoyunu bilgilendirici açıklamalar yapıyordu zaman zaman.

Her aday adayı, kendisinin listede olduğunu ümit ediyordu. Yani umut, sadece fakirin ekmeği ya da çiftçinin bir sonraki yıla ait umudu ve beklentisi olmaktan çıkmış, aynı zamanda siyasetçilerin de ekmeği haline gelmişti.

Listeler açıklanınca herkes ve ben de dahil büyük bir süprizle karşıkarşıyaydık. Hakikaten de Genel Merkez çok süpriz bir liste ile herkesi ters köşeye yatırdı tabir caizse.

Siyaset böyle bir şey işte. Süprizlere açık olmak lazım her zaman. Bu tablodan da herkesin kendine düşen dersi de alması lazım. Siyasette kesin cümlelerle konuşan, asla, kat,a diyenlerin yanıldığı dönemler her zaman olmuştur, bu dönem de olduğu gibi.

Genel Merkez bu sefer aday dağılımını geçmiş dönemlerden farklı yaptı.İlk iki sırayı Fethiye ve Milas olarak değerlendirdi. Üçe Datçayı verdi. Zannedersem Genel Merkezdeki mülakatta aday adaylarının Fethiye - Milas dağılımı olsun görüşü dikkate alındı diye düşünüyorum. Çünkü ben de aynı görüşü dile getirmiştim.

Birinci sıra adayı Sayın ÖZYERİ bütün Muğla tanıdığı için hakkında bizim bir şey söylememiz fazladan olur. Diğer adaylar Sayın Kökten ve Sayın Göçer ise sahadaki çalışmaları ve halkla diyalogları siyasi geleceklerini belirleyecek diye düşünüyorum.

Muğla' da siyaset zor bir uğraşı alanı. Başarılı olmak için çok fedakarlık ve çalışmak gerekiyor. Peki yetiyor mu elbette yetmiyor.

Evren Paşa ne demişti bir hatırlayalım. Evren Paşanın o sözü siyasetçilerin hiç unutmamaları gereken bir sözdür. Peki ne demişti sahi?

Peki şeyh ebül Vefa ne demişti? Hadi onu söyleyeyim : " Kadere kuvvetle mukabele edilmez". Peki bu sözü kimin için, niçin söylemişti? Kısmetse bir başka yazımızda unutmazsak o konuyu da işleyelim.

                        Yazımızı bir fıkra ile bitirelim isterseniz değerli okurlar: Vakti zamanında bir politikacı, müthiş şeytani planlarınla bütün rakiplerini birer birer safdışı bırakır. Politikanın içindeki herkes bir o kadar şaşkın ve çaresizdir. Hiç kimse onun plan ve ayak oyunlarına, çevirdiği fırıldaklara akıl erdiremez. O politikacının bütün planları tıkır tıkır işlerken, beklenmedik bir gelişme ile kendisi de safdışı kalır. Hal bu ki kendisi de dahil bir çok kişi onun istediği makama geleceğine kesin gözüyle bakar. Şeytani bütün planları tıkır tıkır işleyen vakti zamanın bu politikacısının en son ve en önemli planı tutmayınca, kutsal topraklara gitmeye karar verir. Hac mevsimi de olmamasına rağmen şeytan taşlamaya çıkar ve başlar şeytana taş atmaya. Şeytan kafasını kaldırır bir bakar ki, beraberce plan yaptıkları o politikacı. Aşağıdan bağırır Şeytan: ' Sen de mi Kanki' diye. Yukarıdan politikacı 'evet ben de' der. Politikacı Şeytana ' Şimdiye kadar bütün planlarımız tuttu, neden en önemli yerde beni kandırdın, yarı yolda bıraktın' der. Şeytan aşağıdan bağırır, ' benim işim bu, benimle yola çıkanlar hep böyle yarı yolda kalmıştır' der.

Bu hikayeden politikacıların alacağı büyük dersler vardır. Yola kiminle çıktıklarına dikkat etmeyenler, hep sükut'u hayale uğramışlardır. Bizden söylemesi.

Hoşçakalın

Av. Ramazan YILDIRIM