TEKLİF YAZILARI / MEHMET
UÇAR
(mehmetucarcem@hotmail.com)
MUHASEBE
Değerli okurlarım, malum, genel
seçimler öncesi oldukça yoğun geçen ısınma turları tamamlandı ve milletvekilliği
sıralamaları da belli oldu. Eminim,
yerel siyasette herkesin konuştuğu meselelerin başında iktidar partisi milletvekillerinin
üç dönem kuralına takılmadıkları halde neden listelere giremedikleri ya da konulmadıkları,
onların isimleri çizilerek Sayın Hasan ÖZYER Bey'in, bildiğimiz kadarıyla,
kendisinin doğrudan bir müracaatı olmamasına karşın parti genel merkezince
davet edilerek bir bakıma vekilliğe ikna edilmesi ve aday yapılması hususu geliyor.
Zira halihazırdaki vekillerden birisi sadece ilk, diğeriyse ikinci döneminde
bulunuyordu. Biz de yazımızda, bir kritik yaparak bu can alıcı soruya serinkanlılıkla
cevap arayalım ve konuyu enine boyuna işleyelim istedik. Belki bu vesileyle
asıl muhasebe yapması gerekenlere de bundan sonra siyaset yapmak arzusunu
içlerinde saklı tutanlara da yardım elimizi uzatmış oluruz.
Muhasebeye öncelikle, 'Muğla siyasetinde nerede yanlışlar
yapılıyor?' sorusuyla başlamak en doğru adım olur düşüncesindeyiz. Sonra, birbirine
karşı güvensizliğin beslediği, sürekli el değiştirmelerle katmerleşmiş ve
klikleşen bir yapının koza gibi örüldüğü ilçe örgütlenmeleri içindeki
kopuklukların nasıl giderileceği meselesiyle devam edilmelidir. Son dönemdeki
kendisini inkar eden uygulamaları nedeniyle kimi icraatlarını bizim de açıktan eleştirdiğimiz,
ilk iki dönem ise Türkiye'ye hatırı sayılır hizmetler sunan iktidar partisinin
bu görece olumlu girişimlerinin, ilimize pek uğramamasının nedenleri üzerinde
de ayrıca durulmalıdır. Muğla siyasetinin içine düştüğü darboğazı, parti genel
merkezinin uzun süre geçmesine rağmen nasıl olup da hala göremediği de masaya
yatırılması zaruri genel noktalar arasındadır.
Bu ve benzeri sorulara verilecek
net yanıtımız, ilimizde, siyasetin
mutlak amacı ile kişilerin kariyer hedefleri arasındaki çatışmanın yoğun
yaşanıyor olmasıdır. Ayrıca geniş toplum kesimlerinin meselelerine ilkesel çözümler
üreterek hizmeti önceleyen bir anlayışla siyaset yapılması yaklaşımından
uzaklaşılarak bazı odakların çıkar ve heveslerine toplumun genel menfaatinin
tercih ediliyor oluşu ana tespitlerimizdir. Bu manada ilimizde, iktidar
partisinin ülke politikalarında gözlemlenen son dönemdeki açmazlarının da
ötesinde hatalar yapılmış, ilkeler merkezli olmaktan uzak günübirlik kararlar
alınmış, iç kavgalarla enerjisi tüketilmiş, bir iki istisna hariç gücü ele
geçirenin diğerini yok etmek için zamanını tükettiği bir sarmaldan
çıkılamayarak ülke genelinin aksine yerelde arzulanan hedeflere yaklaşılamamış,
hasılı ilde bırakınız dış tehditleri iktidarın kendi içindeki ayrışmalar dahi
kendisine yeter hale gelmiştir.
İşte, tüm bu nedenlerle
birilerine fatura kesilmesi zorunlu hale gelince AKP genel merkezi de hem
mevcut vekilleri hem de ilde çeşitli kademelerde yönetim görevinde bulunduktan
sonra vekilliğe aday olanları listeye koymayarak adeta 'Muğla'da olaya el koyuyorum!' mesajını vermiştir. Bir anlamda
Sayın Hasan ÖZYER Bey'e, görüyorsun ilde
her şey kopuk, sana ihtiyacım var, yıllar önce istifa ederek eksik kalmasına bir
şekilde yol açtığın 'Muğla'ya hizmet'
meselesine tekrar el atmanı istiyorum demiştir. Ben şahsen, birçok insanın
hemen balıklama atlamakta herhangi bir mahsur görmeyeceği bu teklifi,
kendisinin tekrar bir milletvekilliği macerası için kabul ettiği kanaatinde
değilim. Üstelik yakın çevresini ikna etmekte oldukça zorlandığını da zannediyorum.
Ancak anlaşılan, kendi ifadesiyle 'kader'
kelimesinin muhteva derinliğindeki gizem ve ilimize getirilmesi gerekli yatırımların önünün açılmasının
zorunluluk haline gelmiş olması, onun kararını etkilemiş olmalı. Yoksa unu
eleyip de eleği asan birisinin tekrar hamur yoğurmak için kollarını sıvaması, kültürel
geleneklerimizde de siyasi tarihimizde de pek sık görülmüş bir hadise değildir.
Çeşitli zorunluluklar sebebiyle
yeniden siyaset arenasında sahne almaya hazırlanan, vekilliğin ötesinde
kamuoyunun kendisinden bakanlık beklentisi de bulunan Sayın Hasan ÖZYER Bey'in önündeki engelleri
ise şöyle sıralamak mümkün: İktidar
partisindeki yıllar içinde oluşan yıpranma, kopukluğu had safhaya varmış il/ilçe
örgütleri, küstürülmüş samimi ve fedakar partililerin çokluğu, yaşanan Bizans
oyunları ve bürokrasideki kıyımlar, ahbap-çavuş ilişkisiyle alınan kararlar,
Büyük Fotoğraf'ı çekemeyen ama kilit noktalara çöreklenen kliklerin varlığı, parti
tabanında herhangi bir üretimde bulunmayıp rozet siyaseti yapanların yarattığı
erime, kimi sözde sivil toplum örgütlerinin silah olarak kullanılmasından
kaynaklanan bürokrasideki negatif enerji, vekillerin etrafını dört bir yandan
kuşatarak onların doğrudan topluma ve sorunlara dokunmasına mani olan nüfuz istismarcıları,
halka hizmet sunumunda aktif görev alanların liyakat ve ehliyet bakımından
yetersiz kalmaları, siyasetçiyi körleştiren ve duygusuzlaştıran profesyonel
danışmanlar, yeni dönemde kendisini önce alkış ve sonra dosya yağmuruna boğacak
amacı meçhul/malum bazı talepkar, dönemsel dostları(!) ile medyanın üzerinde
oluşturacağı doğal basınç...
Ne diyelim, biz hariçten gazel
okuyarak akıl verecek değiliz; onca yoğunluk arasında yapılan ısrarlı teklife 'Evet!' diyebildiğine göre bu tehlikeleri
göze aldığı da muhakkak. Temennimiz, Sayın Hasan
ÖZYER Bey'in bu ustalık döneminin herkesi muhasebeye sevk etmesi ve attığı
adımın Sakar ile Karabel'i aşan bir hamleyle hayırlı
hizmetlere vesile olması istikametindedir. 'Cenab-ı
ALLAH, mahcup etmesin!' duasıyla!..