EVET, BEN DE ORADAYDIM!
Değerli okurlar M. Vekili Aday Adaylığı sürecinden dolayı yazılarımızı aksattık. Siz okuyucularımızdan özür dileriz.
Yazımın içeriğine geçmeden önce, en son yayımlanan yazımla ilgili birkaç noktaya değinmek istiyorum. Yazımın başlığı" Dünyanın En Büyük Mezbahanasindeyim" şeklinde idi. Siz okuyucularım bu yazıma çok çok ilgi gösterdiniz. Gerek yüzyüze olan görüşmelerimiz de gerekse telefon ile olan görüşmelerde en çok sorulan soru yazının içeriği ile ilgili idi. Biz bu anlamda bizi takip eden okuyucularımıza ve yazılarımıza ilgilerinden dolayı teşekkür ediyoruz.
Evet, ben de orada idim. Peki,orası neresi diyecek soracaksınız haklı olarak. Bu sefer orası " MEZBAHANE" değil tabi ki.
Orası, Çanakkale savaşlarının 100. Yıl dönümü nedeniyle Seydikemer Belediyemizin düzenlemiş olduğu konferansın yapıldığı Tufanlar Petrolün konferans salonuydu.
Konferansı veren Prof Dr. Bayram Akça idi. Çanakkale savaşını anlattı. 250 bin askerimizin şehit olduğu, tarihin görmüş olduğu en büyük deniz ve kara savaşı belki de Çanakkale savaşları. Elindeki kıt kaynaklarla ' YEDI DÜVELE' karşı savaşan Kahraman Türk Ordusu. 250 bin şehit dile kolay.
Havada iki merminin çarpışma ihtimali yüzde, bin de ya da milyonda kaçtır acaba? Havada mermilerin çarpışıp iki merminin birbirine girdiği bir savaş. Metrekareye 6 bin merminin düştüğü bir savaş. Öleceklerini bile bile cepheye koşan askerlerin savaşı.
İngiliz komutanı Hamilton'a Türk gençliğini kasdederek " evet biz savaşı kaybettik ama, bir nesli de mahvettik" dedirten bir savaş. Bu ülkenin okumuş gençliğinin çoğunun şehit olduğu bir savaş.
Özet olarak bir milletin varlık yokluk savaşı, onur ve haysiyet savaşı. Peki böyle bir savaşı yapan milletin torunları ne alemde idi acaba? Üzücü bir durumdu. Salonda kaç kişi vardı acaba?
Ankaralı Ayşe geldi diye spor salonunu dolduran kalabalıkar, atalarının yaptığı o muhteşem savaş için düzenlenen konferansa ilgileri çok azdı. Böyle bir savaşı Allah bu millete bir daha yaşatmasın ama, eğer böyle bir savaş başka ulusların tarihinde olsa idi ihtimaldir ki, o ülkenin gündeminden hiç düşmeyen ve her yıl muhteşem organizasyonlarla anılan milli günleri haline gelirdi.
Evet, Ankaralı Ayşe'ye de gidilsin ama Türkiye'nin her tarafından şehitlerimizin yattığı, Çanakkaleyi de bu millet unutmasın ve unutturmasın gelecek nesillere. Bu anlamda gerçekten üzücü bir durumdu salonun hali.
Bu millet Çanakkale ruhunu kaybettiği an, işte o zaman kaybetmiş demektir gerçek ruh ve kimliğini.
Neden bu kadar Çanakkale ruhundan uzaklaklaşıldı, cevabı uzun ama, şu kadarını söylemekten fayda var: İnsanlık tarihi boyunca bel ki de Müslüman Türk Milleti kadar kültür emperyalizmine bu kadar çok maruz kalan başkaca bir millet yoktur. Bu millet kendi gerçeğinden ve varolma nedenlerinden uzaklaştırılmak için o kadar çok çaba sarfedildi ki! O çabalar ne yazık ki devam etmektedir. Kendimize sönme zamanımız geldi herhalde diye düşünüyorum.
Yazımın başlığına ilham veren hangi olay diye soracak olursanız konferanstan sonra Seydikemer Belediye Başkanımız, Seydikemer Kaymakamımız, Milletvekili aday adayı Muhsin ERYILMAZ, Ak Partili, Fethiye Belediyesi Meclis üyeleri , Turgay Öztürk ve Arif Coşkun ve bir gurup arkadaşla birlikte çay içmek için Tufanlar dinlenme tesislerine oturduk.
Gündemde Milletvekilliği seçimleri ve aday aadaylığı süreci olunca, ister istemez söz dönüp dolaşıp aday adaylığı sıralamasına geldi.İzin almadığım için ismini yazamayacağım bir arkadaş bir fıkra anlattı. Vakti zamanında vekil aday adayı olan birisi, Ankara'ya gider ve vekillik sözü alır. Senin işin yüzde yüzde doksan dokuz garanti derler. Ama A. Adayı yinele gece yatakta bir sağa bir sola dönerek kıvranıp durur. Hanımı da yahu n'luyor sana. Sana % 99 olacak diye garanti verdiler. Daha ne istiyorsun. Bey de : Ah hanım şu yüzde 1 yok mu, şu yüzde bir yok mu o beni mahvediyor der. Bu fıkraya masada olanlar , ben de dahil bir hayli gülüştük.
Yukarıdaki fıkrayı anlatan arkadaş içimizde en rahat Ramazan abi var dedi. Ben de kendisine dönerek, beni de yüzde doksan dokuz aday olacağım endişesi kapladı. Şimdi ben 890 bin insanın bütün yükünü,sorumluluğunu, vebalini nasıl taşıyacağım o beni endişeldiriyor ve onun için evde bir sağa, bir sola dönüp duruyorum dedim ve bayağı bir gülüştük.
Masadan kalkarken Kaymakam Beye, " Bu haftaki yazımın başlığı Ben de o masada idim olsun mu?" diye takıldım. Kaymakam Bey de lafın altın da kalır mı " Ben de o masada idim, ama kaymakam Bey yoktu" diye yazın dedi.
MEZBAHADA SON DURUM
Değerli okurlar biliyorum, mezbahadaki son durumu merak ediyorsunuz ama inanın ben de en son durum nedir bilmiyorum. Son gördüğüm manzara çok şiddetli satır bıçak sesleri ve o arada bağırışanlar vardı. Fakat bazıları var ki, satır bıçakla işleri bitecek gibi değil. İyi direniyorlar. Bazıları ise yara henüz taze olduğundan farkında değiller, başlarının gittiğinden. Tabi ki latife olsun.
MUĞLA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANININ ALDIĞI ARABA
Muğla BŞ.B.Başkanı Sayın Osman Gürün, su zamları ile Muğla halkından çok büyük tepki çekmişti. Gelen su faturaları millete ilallah ettirdi. Şimdi de trilyonluk araba ile gündemde. Peki ne var burada anormal olan, eleştireceğinize sevinsenize. Suya yaptığı zam ile adeta MİLLETİN TEPESINE, SIRTINA BİNEN SAYIN GÜRÜN, MİLLETİN TEPESİNDEN SIRTINDAN İNİP ŞIMDİ DE TRİLYONLUK ARABAYA BİNECEK. BUNA DA ŞÜKÜR DEMEK LAZIM.
Değerli okurlar şimdilik bu kadar, umarım Muğla'mıza hayırlı olacak bir sıralama olur temennisi ile yazımıza son verelim.
Sevgi ve Muhabbetle kalın.