AK PARTİ MUĞLA' DA KİM VEKİL OLMALI YA DA NASIL BİR VEKİL?
Değerli okurlar, bu köşede yerel siyasetle ilgili bir hayli yazı yazıp, özelde Muğla'da Ak Parti'nin teşkilat ve parti olarak hangi sorunları yaşadığının üzerinde durmuştuk.
Yazdığımız yazılar özellikle Ak Parti tabanında bir hayli ilgi çekti. Doğruları yazdığımız için bir hayli destek ve alkış aldığımız gibi, tekerlerine çomak soktuğumuz için ağzını köpürde köpürde salyalarını akıtanlar da oldu. Özellikle kimseciklerin duymadığı ve bilmediğini zannettikleri bazı kuytu köşelerde, bir takım arızalı tiplerin konuşmalarını ve hakkımda aldıkları kararları bir bilseniz...Neyse geçelim.
Önce şunu belirtelim ki, gerçekten Ak Parti çatısı altında siyaset yapan insanlar son derece şanslılar. Neden mi derseniz, bir defa Partileri 2002 yılından beri girdiği üç genel ve üç yerel seçim ile, yapılan iki referandumu da kazanmış, ayrıca ilk defa halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanını da kendi partilerinden çıkarmışlardır. Sayın Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı dönemi de Ak Parti için büyük bir şansttır. Ne demek istediğimi merak edenler, Sezer'li geçen Ak Parti'li dönemleri bir hatırlasınlar, Sayın Erdoğan'ın çektiği sıkıntıları, ya da rahmetli Özal'ın, Kenan Evren'den çektiklerini.
Kısaca şunu demek istiyorum: Bir parti ve liderini düşünün ki, girdiği bütün seçimleri kazanıp, partisini ve davasını her seçimde zirveye taşımakta, her seçim sonrası partiye gönül verenlerin başı dik, yani Partinin lideri hiçbir seçimde kendine gönül verenleri ezdirmemiş. Bu hakikaten küçümsenecek bir başarı ya da sadece karizma ile izah edilecek bir durum değil elbette.
Elbette ki lider kolay yetişmiyor ve her zaman da bir toplum içinden lider çıkmıyor. Kısaca Sayın Erdoğan'ın geçmişine bir göz atacak olursak; önce Beyoğlu belediye başkanlığı seçimlerini kaybedişi, sorasında Milletvekilliği seçimlerinde yakın arkadaşı Fetullah Erbaş'ın itirazı sonucu mazbatayı ona geri vermesi. Sonrasında 1994 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini kazanması. Sahi partisinin içinde kime rağmen Belediye başkanı adayı olmuştu?
Siirt'te şiir okudu diye hapse atılan bir Belediye başkanı. Peki İstanbul belediye başkanı iken hangi güç odakları ile ile mücadele etti?
Sonrasında Muhtar bile olamaz denen liderin, " HİÇ BİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK" diye yollara çıkışı.
O yılların Türkiye'sini bir düşünelim: Türkiye Başbakan'ını pijamayla karşılayacak kadar fütursuz bir medya gücü olan Aydın Doğan ve yine bilinen devletle et tırnak gibi olan, Amerikan Sermayesinin Türkiye temsilcisi malum sermaye grubu.
Bütün tabuları yıka yıka, klasik devlet anlayışını devire devire yükselen bir lider.
Malum Cumhuriyet mitingleri, Gezi kalkışması ve olayları. Arkasından tarihe " SENDE Mİ BRUTUS " dedirtecek cinsten daha da fazlası olan 17 ve 25 Aralık operasyonları.
İleride Türkiye'nin bu dönemlerini yazacak insanlar için, o dönemin nesilleri " VAY BE BU KADAR DA OLMAZ" dedirtecek öyle olaylar yaşandı ki...
Sayın Erdoğan, bütün yaşadıklarını ileri bir zamanda kitaplara döker mi bilinmez ama, neler çektiği, ülkesi ve davası için kendini nasıl feda ettiğini, 2002 yılı ile 2015 yılındaki resimlerini karşılaştırarak anlayabiliriz, işte lider böyle olunuyor. Fikir çilesi çekmeden, davasını ve ülkesini kendine mesele yapmadan lider olunmuyor.
Onun için Sayın Erdoğan, bir konuşmasında " BENİM AHIM BU PARTİDE AKÇELİ İŞLERLE UĞRAŞANLARADIR" deyivermişti.
Sayın Erdoğan, kendisi Cumhurbaşkanı olunca da partisini hem Batı'yı ve hem de doğuyu çok iyi bilen, ABD' yi de çok iyi tanıyan Sayın DAVUTOĞLU' na teslim etti. Bu nedenle Ak Partililer her bakımdan çok çok şanslı. Sadece Ak Parti değil, Bütün Türkiye çok şanslı.
Bütün bunları şunun için yazıyorum: Bir lider ve bir parti düşünün ki, girdiği bütün seçimleri kazanarak, kendisine ve partisine gönül verenlerin başını hiç bir şekilde öne eğdirmemiştir.
Peki ya Ak Partinin Muğla'daki siyaset aktörleri Allah aşkına ne durumda?
Eski İl başkanı bütün mesaisini vekilleri nasıl sistem dışına bırakırım diyerek geçirdi. Sahte Facebook siteleri türedi mantar gibi. Herkes diyeceğini bir sahte bir kimlik ardına gizlenenerek demeye başladı. Bir ara ' AK MERKEP!" diye bir site vardı. Hatırlarsınız, kılıktan kılığa giren. Sahi sahibi ve sponsorlarını bilen var mı?
İstişare kültürünün olmadığı, herkesin herkesten şüphelendiği bir dönem yaşadık. Kalleşlik ve arkadan vurma bayağı bir revaçta olduğu bir dönem.
Teşkilatların paramparça edildiği, fitne fücur ve dedikodunun kol gezdiği bir dönemden geçiyoruz. Ciğeri peş para etmez bazı tiplerin menfaat karşısında nasıl da kuyruk salladıkları bir dönemin onca pisliklerine şahitlik ettik ve etmeye devam ediyoruz.
Kalabalıklar toplanmış ve ortada bir yılan gözüne kestirdiğini ısırmakta. Herkes seyirci, ne zaman ki yılan kendimizi ısırdı, o zaman bağırmaya başladık. Başkasını yılan ısırırken herkes seyirci konumunda.
İşte, böyle bir dönem yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz ki, partinin etiketi altında bazı hinoğlu hinlerin çevirdiği filimlere şahit olduk. Bir İl teşkilatı düşünün ki kendi içinden bir İl başkanı çıkarmaktan bile aciz.
Antalya eski İl başkanının veda turlarını izleyenler görmüştür, herkes, bütün ilçeler nasıl da hüzünlü idi. İşte siyaset böyle yapılır.
Onca nefret ve kini üzerine çek, entrika ve yalan dolu bir dönem geçir, şeytanın bile aklına gelmeyecek işler çevir, münafıklığın het türlüsünü vizyona sür. Ondan sonra ben sizin babanızım de, tabi ki yerlerse.
Dürüst ve erdemli bir teşkilatçılığınız yoksa, adam yetiştiremiyorsanız, ekip çalışması ve ruhunuz yoksa, güvenilir değilseniz, insanların kin ve nefretini haketmiş ve fazlasıyla kazanmışsanız, hangi makamda olduğunuzun bir önemi var mı gerçekten?
Azizim! Siyasette elbette akıl ve beceri önemli ama, bunların fevkinde erdem ve ahlakınız yoksa , akıl ve beceri bir işe yaramıyor sadece. Erdemsiz ve ahlaksız siyasetçilerin siyaseti ve ortalığı ne hale getirdiklerini yaşayarak görüyoruz.
Ak Partinin şemsiyesi altında siyaset yapmak hakikaten kolay bir şey, o şemsiye üzerimizden alınıverdiğinde ben de merak ediyorum gerçek kimlik ve kılığımızı.
Sonra da bu Küreci nereden çıktı diye hayıflanıyoruz. Nereden çıkacak senin , benim şapkamın altından çıkacak hali yok. Ne desin yani ben bu görevi almıyorum mu desin.
Seçimlere kadar heb beraber destek olacağız kendisine. Çünkü bu senaryoyu Sayın Küreci çizmedi.
Özetleyecek olursak, Muğla da siyasetle iştigal eden Ak Partililerin Sayın Erdoğan'a ve Sayın DAVUTOĞLU'na büyük borçları var. Bakıp göreceğiz, borçlarını bu seçimde ödeyebilecekler mi?
Peki nasıl bir vekil, ya da vekil kim ya da kimler olmalı, onu da önümüzdeki yazılarda inşallah.
Sevgi ve Muhabbetle Kalın
Av. Ramazan YILDIRIM