Fransa’da
Senato geçen ay ortalarında Filistin’in devlet olarak tanınmasını talep eden
tasarıyı kabul etti. Az farkla da olsa böyle bir kararın çıkması oldukça
önemliydi. Haberi basından öğrendiğimiz anda sormuştuk kendi aramızda; “Acaba
nerede, nasıl bir olay olur ve buna tepki verilir? Siyonizm bu kararı nasıl
hazmeder?” diye. Filistin’in devlet olarak tanınmasının önündeki en büyük engel;
bölgenin terörist devleti olduğunu yaptıklarıyla ilan etmiş olmasına ve yapmış
olduğu vahşet ve zulümlerine hiçbir hak hukuk tanımadan devam etmesine rağmen
hiçbir uluslar arası gücün bunu gündemine dahi alamadığı İsrail’in bu duruma
sessiz kalacağını düşünmek akıl tutulması olurdu zaten.
Ve az çok
dünya gündemini takip edenlerin tahmin edebileceği olay Fransa’da patlak verdi.
Peygamber efendimize hakaret içeren karikatürlerle ismini duyurmuş Charlie
Hebdo adlı mizah dergisine silahlı saldırı yapıldı. Öldürülenler oldu. Ve tüm
dünyanın dikkati buraya çekildi. Sonrası aynı 11 Eylül 2011’de ABD’de ikiz
kuleler ve Pentagon’a yapılan saldırı gibi. Radikal İslam, İslamcı terör, İslamafobi,
falan filan. Avrupa’nın ciddi bir terör saldırı ile karşı karşıya olduğu ve
bunun İslam ile ilişkilendirilmesi masalları… Güya yeni araştırmalar, güvenlik
tedbirleri, uzun uzun yayınlar. Ayrıntıya girmeye gerek yok. 11 Eylül’de
Amerika bunda ise Avrupa. Kurgu aynı. Aynı merkezden planlamanın zaafı bu olsa
gerek. Ama haklarını yemeyelim. Fransa’da tertiplenen yürüyüş yeni ve orijinal.
Katılanların enteresanlığı filan fena değil. Bu arada normalde altmış bin
basılan bir mizah dergisinin iki milyonun üzerinde basılır hale getirilmesi de
kayda değer.
İşin ironisi
bir tarafa, bu tezgâhları kuranlar ile bu tezgâhların mağdurları değişmiyor,
hadi bunu anladık ta, seyircilerin durumunda da bir değişiklik yok ya, buna
üzülüyor insan. 11 Eylül saldırısında; acaba güçlü savunma sistemleri ile
övünen bir ülkeye iki tane uçak elini kolunu sallaya sallaya nasıl geliyor ve
nasıl Pentagon’un böğrüne inebiliyor diye sormadılar. Bu kadar patlamadan sonra
saldırganların pasaportu nasıl kısa sürede bulunabildi diye merak etmediler.
Çelik binaların nasıl bir uçakla dibinden yerle bir olduklarını da. Şimdi de!
Sıradan bir mizah dergisinin ısrarla, müşteri bulamayacağı halde peygamber
karikatürleri ile tahrik yapmasını, o dönemlerde olmayıp ta 3-4 yıl sonra
birilerinin güya haddini bildirmeyi bir anda neden aklına getireceğini
sormuyor. Sormadığı ya da bu çelişkilere ilişkin bir cevap vermediği gibi akıl
veriyorlar. Neymiş radikal İslam’mış, bundan en büyük zararı İslam görecekmiş,
laiklik idrak edip benimsenmeliymiş! Tam da tezgâhı kuranların istediği gibi.
Harfiyen ezberlemiş gibi.
İsrail
radikal bir din devletidir. Bu kimseyi rahatsız etmez. Avrupa’da birçok okulda,
hatta bizzat şahit olduğum İngiltere’de sabah eğitime 10 dakikalık toplu bir
dua ayini sonrası başlanması tehdit olmaz. Radikal Hıristiyanlık hiç olmaz. Dünyanın
birçok yerinde, siz bu yazıyı okurken bile insanlar ölürken, Müslüman ise
gündem olmaz. Fransa’da, Almanya’da ve daha birçok Avrupa ülkesinde kanlı sokak
eylemlerinde ölenler olur tartışılmaz. Müslümanlığa gelince, en temel farzlar
bile aşırılıktır. Hele hele öldüren Müslüman (ki hakiki Müslüman cana ve mala
kast etmez) ise bitti. Günlerce gündemdir artık. Şiddet kimden gelirse gelsin
onaylamak mümkün değildir. Tezgâhlanmış olayları, şarlatanlık yapanları,
maskelerle yapılan sözde konuşmaları da kabul etmek mümkün değildir.
Haftaya güzel
konularla tekrar burada buluşabilmek umuduyla sağlıklı, huzurlu ve mutlu kalın,
hoşcakalın.
www.mesutkoc.com
.